12 Ocak 2013 Cumartesi

KEWERZO SİİRT FISTIĞIYLA DÜNYAYA AÇILIYOR

Gönderen Unknown

KEWERZO SİİRT FISTIĞIYLA DÜNYA PİYASASINA DOĞRU

Batman (KEWERZO) yenipınar köyü siirt fıstığı yetiştiriciliği ile adını reklamlaştırma yolunda büyüyor. Siirt fıstığı bilindiği üzere iriliği ve çıtlaklığıyla Antep fıstığını sollamış, çerezlik olarak tüketilen yerli bir tarım çeşidi. Kewerzo tarihi ile öne çıktığı kadar bunu siirt fıstığında da yapmak istiyor...

0 yorum:

9 Ocak 2013 Çarşamba

AUDİ YAPTI YAPACAĞINI

Gönderen Unknown


AUDİ SONUNDA SUYLA ARABAYI ÇALIŞTIRA BİLDİ

Audi, ABD'de gerçekleştirdiği araştırma sonucunda atık suyu sentetik yakıta dönüştürmeyi başardı.


Audi'nin alternatif enerji kaynaklarını araştırdığı "Audi Future Mobility Lab (Audi Geleceğin Mobilitesi Laboratuvarı)" ve Amerikan Joule şirketi ile ortaklaşa sürdürdüğü araştırmalar, gelecek vadeden sonuçlar elde ediyor.
Audi'nin ABD'de gerçekleştirdiği araştırma sonucunda, genetiği değiştirilmiş bakteriler, karbondioksit ve güneş enerjisinin de yardımıyla, atık suyu sentetik yakıta dönüştürmeyi başardı. e-dizel ve e-etanol olarak adlandırılan bu yakıtlar, birkaç yıl içinde TDI ve TFSI motorlu Audi'lerde kullanılabilecek.
SIFIR KARBON EMİSYONU
Genetiği değiştirilmiş bakteriler, çevre endüstriyel alanlardan toplanan atık veya tuzlu su ve karbondioksit ile besleniyor. Bir milimetrenin 3 binde biri boyutundaki bu bakteriler, güneş enerjisi ile fotosentez gerçekleştiriyor. Bakteriler, tüm bu sürecin ardından, dışarıya sentetik etanol salgılıyor. Sudan hafif olduğu için yüzeyde toplanan bu yakıt da, hiçbir ek işlem gerekmeden toplanıyor ve enerji kaynağı olarak kullanılabiliyor. e-etanol olarak adlandırılan bu yakıt, sıfır karbon emisyonuna sahip olduğu için de çevreye herhangi bir zararı bulunmuyor.
TDI MOTORLAR DA KULLANABİLECEK
Yıllardır, buğday ve birçok mahsulden elde edilen bio yakıtlar, enerji kaynağı olarak kullanılabiliyordu. Ancak bu yakıtların elde edilmesi için tarım alanlarının kullanılması gerekiyor. Tarım alanlarının besin üretimi için değil de yakıt üretimi için ayrılması büyük bir soruna neden oluyor. Audi'nin e-etanol teknolojisi, tarım alanı gerektirmediği için, insan besin zincirine herhangi bir olumsuz katkıda bulunmuyor.Audi mühendisleri, çok yakın bir gelecekte, elde edilen bu sentetik yakıtı, "e-dizel" olarak adlandırılan sentetik dizele çevirmeyi amaçlıyor. e-dizel, Audi'nin TDI motorlu araçlarında da hiçbir ek düzenleme olmadan kullanılabilecek.
REFERANS:http://www.haberler.com/ruya-sonunda-gercek-oldu-4208528-haberi/

0 yorum:

6 Ocak 2013 Pazar

Siirt Fıstığı Toptan Parakende Satış

Gönderen Unknown

                                                                   

                Toptan Siirt Fıstığı

Toptan ve perakende fıstık satışlarımız başlamıştır. iletişim bölümünden bizlere ulaşıp  toptan veya perakende satış fiyatlarını öğrenebilirsiniz. müşteri temsilcimiz sizlere gereken bilgiyi verecektir.
Toptan satışlarda özel indirim yapılmaktadır. Siirt fıstığı ptt kargo ile kapıda ödemeli olarak gönderilmektedir

3 yorum:

5 Ocak 2013 Cumartesi

Bitki Besin Elementlerinin Alınış Formu

Gönderen Unknown


Bitki Besin ElementiAlınış FormuBitki Besin ElementiAlınış Formu
Karbon (C)CO2Demir (Fe)Fe+2,Fe+3, şelat
Hidrojen (H)H2OMangan (Mn)Mn+2, şelat
Oksijen (O)CO2, H2OBor (B)B4O7-2 ,HBO3-2, HBO3-2
Azot (N)NO3- NH4+Çinko (Zn)Zn+2, Şelat
Fosfor (P)H2PO4HPO4-2Bakır (Cu)Cu+2,şelat
Potasyum (K)K+Molibden (Mo)MoO4-2
Kalsiyum (Ca)Ca+2Klor (Cl)Cl-
Magnezyum (Mg)Mg+2Sodyum (Na)Na+
Kükürt (S)SO4-2 

  •  


0 yorum:

4 Ocak 2013 Cuma

MİKRO ELEMENT DEYİP GEÇME

Gönderen Unknown


Blossom - End Rot
Kalsiyum Noksanlığı
Nedeni: Asıl olarak kasiyum noksanlığının neden olduğu hastalık, siyah çürüklük, yanıklık ve kuru çürüklük olarak da adlandırılmaktadır. Eksiklikten kaynaklanan zarar direkt olarak meyvede olmaktadır. Benzer çürüklük biber bitkilerinde de ortaya çıkmakta, fakat genel olarak çok yaygın değildir.
Belirtileri: Hastalık ismi ile ifade edildiği gibi meyvenin çiçek ucunun bulunduğu kısımlarda ortaya çıkmakta ve yeşil meyvelerin ezilmesine benzeyen küçük suda ıslanmış gibi lekelerin görünümü ilk belirgin belirtiler olarak karşımıza çıkar. Meyveler olgunlaşırken lekeler koyu bir renk alır ve simtomun görüldüğü zamana bağlı olarak meyvenin yarısını bu şekilde bir leke kaplanabilir. Meyve maksimum büyüklüğe ulaştığında, bu lekeli bölgeler sert, derimsi ve renk açık sarıdan yeşil-siyaha kadar değişmektedir. Etkilenmiş meyveler sağlıklı bitkilere oranla daha erken olgunlaşırlar. 
 

Mücadelesi:
  Kültürel Mücadele:
Kalsiyum noksanlığı direkt olarak topraktaki su ile ilgilidir, bu nedenden dolayı sulama suyunun iyi ve kontrollü bir şekilde bitkilere verilmelidir. Toprak iyi olarak drene edilmeli, iyi havalandırımalı, ve kuru geçen sezonlarda toprakta suyu yeterince tutabilmesi için humusca zengin olmasına dikkat edilmelidir. Toprak pH' sı 5.5 ' in üzerinde terçihen 6.5 olmasına özen gösterilmelidir.
  Kimyasal Mücadele:Eksiklik durumlarında Kalsiyumca (kalsiyum nitrat, kasiyum klorid gibi) zengin gübrelemeye özen göstermelidir.
REFERANS: http://www.bitkisagligi.net/Domates_Bolossom_End_Rot.htm
 

0 yorum:

3 Ocak 2013 Perşembe

BAŞ BELASI HASTALIK

Gönderen Unknown


Agrobacterium tumefaciens Bakteriyel Gal

Hastalık etmeninin genel özellikleri:
Agrobacterium tumefaciens (Smith and Town.) Conn
Rhizobium rhizogenes (Riker et al.)Conn
Agrobacterium tumefaciens; bakteriyel hastalik etmeni dikototiledon bitkilerde, özellikle elma, seftali, armut, kiraz, bag ve güllerde gal olusumuna neden olmaktadir. Hastalik bitkilerin toprak üstü aksamlarinda ( kök bogazina yakin yerlerde) tipik olarak büyük tümör benzeri sikinliklerden (gal) dolayi bu ismi almistir. Fidanlarin pazar degerini azaltmasina ragmen, yasli olan agaçlarda ciddi problemelere neden olabilir. Bakteriyel etmen biyolojik özelliklerinden dolayi da en fazla bilinen hastalik etmenlerinden biridir. Bakteri DNA' sinin bir kismini (T-DNA) bitkilere transfer eder ve T-DNA si bitki genomuna entegre olmaktadir (yerlesir). Bu entegrasyon sonucunda bakteriden alinan genler, bitkilerde tümör olusumuna ve metobolizmasinda bir dizi degisiklige neden olur. Bakterinin bu özelligi moleküler biyoloji ve bitki islahinda da yeni kullanim alanlarinin açilmasina neden olmustur. Bakteri yeni genlerin bitkiye aktarilmasi ya da girdirilmesi için vektör olarak kullanilmaktadir. Istenilen genler (insektisit ya da herbisitlere dayanikli olan genler gibi) genetiksel mühendislikle bakteri genomuna aktarilir (transforme edilir) ve daha sonra bakteri araciligi ile de bu genler bitkilere transfer edilmektedir. Agrobacterium kullanimi geleneksel islah yöntemlerinin süresini kisaltmakla kalmiyor, ayni zamanda tamamen yeni, fakat bitkiye ait olmayan yeni bir gen kültür bitkisine kazandirilmis olamkatdir. Bu özelliklerinden dolayi Agrobacterium en ilginç ve ilgi çekici bir hastalik etmenlerinden biridir. A. tumafaciens gram negatif, sporlanmayan, hareketli ve çubuk seklinde bir bakteridir. Bakteriyel etmen yonca ve diger Legumuneceaa familyasina ait bitkilerde nitrojen fikse eden Rhizobium bakterileri ile yakin akrabalik ilisklileri vardir. Bakteriyel etmen toprakta kök üzerinde ve ya etrafinda yaygin olarak bulunur ve bu rizosfer tabakasinda kök sistemlerinden sizan besinleri kullanarak canliligini devam ettirmektedir. Bitkilerin bakteriyel infeksiyon ise yalnizca dogal ya da bir sekilde açilmis yaralardan mümkün olmaktadir. Dogal kosullarda bakterinin hareketli hücreleri yaralanan hücrelerden salinan kemotaksin ile yara dokularina cezbedilir. Bu kismen seker ve diger kök kompenetlerinin serbest kalmasina kismi bir tepkidir ve bakteriyel etmen asetogliserin gibi fenolik birlesikleri tanir ve kendisini infeksiyona yönlendirir. Kisaca enfeksiyon bakteri ve bitki tarafindan algilan bir takim sinyallerler ile gerçeklesir. Yukarida bahsedildigi gibi bakteriyel etmen T-DNA' sini bitki genomuna transfer eder ve T-DN'a üzerinde bulunan bazi genler sitokinin (bitki homunu, indole asetik asit) enzimlerinin salgilanmasina neden olur ve bitki hormonlari hücrelerin normal gelisme düzenini bozar ve bitkilerde gallerin olusumuna neden olur.
Rhizobium rhizogenes; Benzer sekilde bitkilerde hastalik yapar, fakat bitkilerde hem oksin hemde sitokinin salgilanmasina sebep olmakta ve bundan dolayida köklerde asiri sekilde kök sacaklanmasina neden olur. Bu etmen de moleküler biyolojide gen transferi çalismalarinda yaygin olarak kullanilmaktadir. 

Hastalık Etmeninin Belirtileri (Simptomları):
Hastalik etmeni baglarin toprak seviyesindeki gövde üzerinde gallere neden olur ve bu galler toprak altina ve üstüne dogru büyüme gösterir. Galler genellikle fidanliklarda ortaya çikar ve etkilenen bitkilerin sürgünlerinde ölümler olabilir. 

Mücadelesi 
Kültürel mücadele
1. Dayanikli kültivarlarin kullanimi.
2. Hastaliktan ari, sertifikali fide ve fidanlarin kullanimi.
3. Bitkilerin yaralanmamasina dikkate edilmeli.
4. Budama aletleri ve diger aletler dezenfekte (Klorax=Çamasir suyu) edilmeli.
5. Hastalanan bitkiler varsa hemen sökülmeli ve imha edilmeli.
6. Bitkiler devamli iyi bir gübreleme ve sulama programi ile iyi beslenmeli ve yetistirilmeli.
7. Köklerde zarar yapan böcekler devamli kontrol altinda tutulmali.
Kimyasal mücadele
Hastalik etmeni bitkilere bulastiktan sonra kimyasal mücadelesi hemen hemen yoktur denebilir. Bahçe tesis edilmeden önce toprak fumigasyonu yapilabilir.


REFERANS:http://www.bitkisagligi.net/Elma/ozellik.asp?patlatin=Agrobacterium%20tumefaciens

0 yorum:

2 Ocak 2013 Çarşamba

AZOTLU GÜBRELER

Gönderen Unknown


AZOTLU GÜBRELER
Azotlu gübreler bünyelerindeki azot formuna göre genel olarak; Nitratlı gübreler, Amonyumlu gübreler, Amidli Gübreler, Amonyum ve Nitratlı Gübreler olarak 4 grupta toplanabilirler.
En çok kullanılan azotlu gübreler; Amonyum sülfat, Amonyum nitrat ve Üredir.
Şimdi bu gübreleri kısaca tanıyalım.
2.2.1.1.1. Amonyum Sülfat
İlk üretilen azotlu gübrelerden biridir. Azot oranı % 20.7 N’ dir. Ancak nisbeten besin maddesinin düşük ve üretim maliyetinin yüksek oluşu nedeniyle üretim miktarları son yıllarda önemli oranlarda düşmüştür.
Amonyum Sülfat gübresi
Resim 2.3. Amonyum Sülfat gübresinin görünüşü
Sentetik amonyum sülfat beyaz kristalize bir tuzdur ve bu özelliğinden dolayı çiftçiler arasında “şeker gübre” olarak adlandırılır. Rengi gri, kahverengi, kırmızı,açık mavi, yeşil veya sarımsı olabilir. Bu gübrenin renkli veya renksiz olmasının etkisi ile hiç bir ilişkisi yoktur. Bu gübrenin en önemli özelliği ticari bir ürün olarak bünyesinde % 20-21 azot ve % 24 oranında kükürt olmasıdır. Kristalize amonyum sülfat serbestçe akar ve depolanmasında herhangi bir sorunla karşılanılmaz. Amonyum sülfatın rutubet alarak topaklaşması azdır. Asit karakterli bir gübre olduğu için nötr ve alkali reaksiyonlu (kireçli) topraklarda güvenle kullanılabilir. Asit reaksiyonlu topraklarda uzun müddet çok fazla miktarlarda kullanılırsa toprakların daha da asitleşmesine sebep olur. Bu nedenle asit karakterli topraklarda, örneğin Doğu Karadeniz Bölgesinde amonyum sülfat yerine kireçli amonyum nitrat kullanılması daha uygun olur.
Amonyum sülfat ekimden önce, ekim zamanı ve bitkinin büyüme periyodu süresince bitkiye uygulanabilir. Kapsamındaki kükürt nedeniyle özellikle kükürt noksanlığının mevcut olduğu yerlerde kullanılabilecek bir gübre çeşididir. Çimlenme üzerine etkili olabileceği için tohumla temas ettirilmemelidir.
2.2.1.1.2. Amonyum Nitrat
Gübreler içerisinde dünyada olduğu gibi ülkemizde de en çok tüketilen gübre amonyum nitrattır. Saf olarak üretilen amonyum nitrat beyaz kristal halinde taneli veya toz halinde olabilir. %33-34.5 azot (N) ihtiva eder. Amonyum nitratın ihtiva ettiği azotun yarısı amonyum diğer yarısı ise nitrat şeklinde bulunmaktadır. Bitki her iki şekildeki azottan da yararlanabildiği için bu gübrenin etkisi hem çabuk hemde devamlı olabilmektedir.
Amonyum Nitrat gübresi
Resim 2.4. Amonyum Nitrat gübresi
Bu özelliği nedeni ile ekim zamanı kullanılabildiği gibi bitki gelişiminin çeşitli devrelerinde de rahatlıkla kullanılmaktadır. Bu özellik bu gübrenin dünyada en çok tüketilen gübre olmasını da sağlamaktadır. Amonyum nitrat kullanılan topraklar asitleşme eğilimindedirler. Bu özellik, Türkiye toprak şartları göz önüne alındığında gübrenin topraklarımızda kullanımının yaygınlaşması ile ilgili çabaların önemini daha da arttırmaktadır. Saf azotun zayıfta olsa patlama özelliği dikkate alınarak içerisine kil ve kireç gibi maddeler karıştırılarak daha az azot ihtiva eden çeşitleri üretilmektedir. Şu anda piyasada satılan en yüksek azot ihtiva eden amonyum nitrat gübresi % 33’ lük amonyum nitrattır.
2.2.1.1.3. Üre
Üre piyasada satılan, içerisinde en fazla azot bulunan azotlu gübredir. Gübre olarak üretilen üre % 45-46 azot ihtiva etmektedir. Yani bu gübrenin 100 kilosunda 45-46 kilo amid formunda saf azot bulunmaktadır. Birim maliyet fiyatının diğer azotlu gübrelere nazaran düşük olması bu gübrenin kullanımının yaygınlaşmasını sağlamaktadır.
Üre gübresi
Resim 2.5. Üre gübresi
Üre suda tamamen eriyen beyaz renkli, yuvarlak taneli bir gübre olup, topraktan yağmur ve sulama sularıyla yıkanmak suretiyle kaybı diğer azotlu gübrelere göre daha azdır. Buna rağmen zamansız ve yanlış bir şekilde uygulanması halinde diğer azotlu gübrelerde olduğu gibi bu gübreden de azot kaybı olabilir ve dolayısı ile bu gübreden sağlanmak istenen fayda tam olarak elde edilemez.
Üre uygun şartlarda kullanıldığında etkili bir gübredir. Uygun şartlarda kullanılmadığında üre gübresi yarar yerine zarar verebilir. Bu nedenle ağır bünyeli topraklarda üre ve NH+4 formunda gübre tavsiyesi yapılmaz. Eğer üre gübresinin kumlu ve kireçli topraklara uygulanma mecburiyeti söz konusu ise mümkün olduğu kadar derine vermede fayda vardır. Üre gübresi toprakta hafif asit reaksiyon gösterir.
Sonbahar gübrelemelerinde kullanılabildiği gibi bitkilerin belirli gelişme dönemlerinde olmak üzere ilkbahar veya sonrada kullanılabilir. Fazla miktarda verilmesi gerektiğinde, verilecek gübre miktarının bir kaç kısma bölünerek verilmesi düşünülebilir. Dönüme 20 kg’dan daha fazla üre verilmesi tasarlanan tarlalarda çimlenmeye zarar vermemek için tohum ile gübrenin temas etmemesi gerekir. Üre toprağa uygulandıktan hemen sonra toprak altına karıştırılmalıdır. Aksi halde toprak yüzeyinde kalan gübreden azot kaybı olur.
2.2.1.2. FOSFORLU GÜBRELER
Gübreler arasında çok önemli bir yeri olan fosforlu gübreler, bitki besin maddesi fosforu suda eriyebilir fosfat anyonu halinde bulunduran veya toprağa katıldıktan sonra bünyesindeki fosfor alınabilir hale dönüşen ve azotlu gübrelerden sonra dünyada en fazla tüketilen gübredir. Bunlar Süperfosfat ve Triple süperfosfat olmak üzere iki çeşittir.
2.2.1.2.1. Süperfosfat
Normal süper fosfat gübresi gri veya kahverengi renge sahip olup depolama ve uygulama kolaylığı temini için genellikle granül yapıya sahiptir. Toz ürünleri depolama esnasında topaklaşır. Kullanılan aside ve kayanın özelliğine bağlı olarak % 17-20 oranında toplam P2O5 içerir. Bu miktarın % 90’ dan fazlası suda çözünebilir formdadır. Bu gübre ayrıca % 16 civarında kükürt içerir. Granüllü normal süper fosfat tarlaya homojen bir şekilde problemsiz olarak uygulanabilir. Az miktarda serbest asit içerdiği için ambalajlamada aside dayanıklı çuvallar kullanılır.
Normal süper fosfat gübresi asit karakterli topraklar dışında ki topraklar için uygun bir fosforlu gübre çeşididir. Kalsiyum ve kükürt noksanlığı gösteren topraklarda kullanılması sonucu bitkilerin kalsiyum ve kükürt ihtiyaçları karşılanır. Suda çözünür fosfatın fiksasyonunu asgariye indirmek amacıyla bu gübreyi banda tohum sıralarının hemen yanına uygulamak gerekir.
Son yıllarda hem üretim miktarları hemde tüketim miktarları azalan bu gübrenin çok iyi bir kükürt kaynağı olması, özellikle de kükürt gübrelemesi gerektiren alanlarda kullanılabilecek alternatif bir gübre olarak yeniden önem kazanmasını sağlayabilir.
2.2.1.2.2. Triple Süperfosfat
Triple süper fosfat hemen tamamı suda eriyen formda % 42-44 P2O5 içerir. Toz halindeki triple süper fosfat serbestçe akmaz ve topaklaşma eğilimi gösterir, fakat granüllü halde serbestçe akar, depolanması ve kullanımı mükemmeldir. Kirlibeyaz veya gri renkli tanecikler “granüle” halindedir. Uzun süre rutubetli bir yerde bekletildiğinde su çekerek topaklaşırsa da bu keseklerin dağıtılarak kullanılmasında tarımsal yönden bir sakınca bulunmamaktadır. Triple süper fosfat gübresi daha az kükürt içerir. Bu gübre normal süper fosfat gübresinde olduğu gibi ekim veya dikimden hemen önce veya ekim esnasında tohum veya kök derinliğine gömülerek uygulanır.
Fosforlu gübre olarak kullanılan normal süperfosfatlar ile triple süperfosfat gübrelerinin yurdumuzun toprak ve iklim şartlarında ürüne olan etkileri yönünden belirgin bir fark yoktur. Burada belirleyici unsur toprağın kükürt ve kalsiyum ihtiyacı olmalıdır. Tüm şartlar incelendiğinde gerekli besin maddesi sadece fosforsa bu durumda kullanılacak gübre cinsini belirleyici unsur gübrenin suda erir besin maddesi içeriği olmalıdır. Bu gübre nötr veya hafif asit karakterde olduğundan toprak pH’sını etkilemez.
Triple süper fosfat gübresi
Resim 2. 6. Triple süper fosfat gübresi
2.2.1.3. POTASYUMLU GÜBRELER
Bünyelerindeki potasyumun tamamı suda erir durumdadır. Ülkemiz toprakları genel olarak yapı itibarı ile potasyumca zengin ana materyalden oluştuğundan ülkemiz topraklarının büyük bir kısmının potasyumlu gübreye gereksinimi yoktur. özellikle de fazla yağış alan bazı yörelerimizin asit karakterli topraklarında potasyumlu gübrelemeye ihtiyaç duyulmaktadır. Toprak analizleri dikkate alınarak ürün bazında yapılacak değerlendirmeler sonucu potasyumlu gübre tavsiyelerinde bulunulmalıdır.
Kimyasal gübrelerin potasyum içerenleri de iki tanedir. Bunlar Potasyum sülfat ve Potasyum nitrattır.
Ülkemiz toprakları genelde potasyum bakımından yeterli durumda olduğundan, potasyumlu gübre tüketimi de sınırlıdır. Potasyum sülfat % 48-52 oranında potasyum bitki besin maddesi içerir. Potasyum nitrat ise % 46 oranında potasyum içermektedir.
2.2.2. BİRDEN ÇOK BESİN MADDESİ İÇEREN (KOMPOZE) GÜBRELER
Kompoze gübreler birden fazla bitki besin maddesini bir arada bulundururlar. Kompoze gübrenin içerisindeki bitki besin maddeleri azot, fosfor, potasyumdur. Bunlar sırasına göre % olarak ifade edilir.
örneğin 15-15-15 terkibindeki bir kompoze gübrenin 100 kilogramında 15 kilo saf azot, 15 kilo fosfor, 15 kilo da potasyum var demektir.
2.2.2.1. DİAMONYUM FOSFAT
Diamonyum fosfat gübresi fosfor ve azot gibi iki önemli bitki besin maddesini bir arada bir çok bitki türü için daha uygun oranlarda kapsayan ve muhtevası ile ideal bir taban gübresi olarak çok yaygın kullanım alanı bulan kompoze bir gübredir. Diamonyum fosfat gübresi %18 azot ve büyük bir kısmı suda çözünen % 46 fosfor içeriğine sahiptir.
Diamaomyum fosfat gübresi
Resim 2.7. Diamaomyum fosfat gübresi
Koyu gri, kahverengimsi veya kirli beyaz gibi çok değişik renklerde tanecikler halinde olabilir. İçerisinde her kilo azota karşılık yaklaşık 2.6 kilo fosfor bulunmaktadır. Bu nedenlede daha ziyade fosforlu gübre gibi kullanılması gerekmektedir. İçerdiği fosforun % 90’ ından fazlası suda eriyebildiğinden diamonyum fosfat gübresi toprağa verildikten sonra gerekli rutubeti bulunca terkibindeki fosfor ve azottan bitkiler derhal yararlanabilirler.
Diamonyum fosfat, terkibindeki fosfor ve azot miktarları bakımından bilhassa Orta Anadolu ve geçit bölgelerde yetiştirilecek buğday için en uygun bir gübredir. Hububat ve benzeri bitkilere sonbaharda, ekim esnasında, mibzerle tohum derinliğine ve bant halinde verilmesi en ideal tatbik şeklidir. Ekimle dönüme 18 kilodan fazla gübre uygulanması durumunda gübrenin; tohumla temas etmeyecek şekilde, tohum yakınındaki ayrı bir banda verilmesi gübrenin tohum çimlenmesine muhtemelen olabilecek zararlı etkisini giderecektir.
Mibzerle ekimin mümkün olmadığı durumlarda diamonyum fosfat gübresini ekimden hemen önce toprak yüzeyine serpip, daha sonra da ekim yapılarak gübrenin toprakla karışması temin edilmiş olur. Güzlük bitkilere bu gübrenin uygulanması ekimden hemen önce veya ekim esnasında yani sonbaharda, yapılmalıdır. Meyve ağaçlarında ise kışın şiddetine bağlı olmakla beraber şubat ayı sonunda veya mart ayında, 10 15 cm derinliğine gübrenin gömülmesi şeklinde verilmelidir. İlkbaharda ekilecek bitkilerde ise ekim esnasında veya ekimden hemen önce güzlük ekimlerde olduğu gibi tohum yatağına gelecek şekilde gübrenin uygulanması sağlanmalıdır.
Diamonyum fosfat bütün bitkilere başarıyla uygulanabilecek bir gübredir. Ancak bu gübrenin uygulanması esnasında kazançlı bir gübre uygulaması için bitkilerin fosforlu gübre ihtiyaçları dikkate alınarak uygulanacak gübre miktarı tespit edilmelidir. Yapılan hesaplamalar sonucu aynı bitkinin eksik kalan azot ihtiyacı bitki çeşidine göre ilkbaharda veya daha sonra diğer azotlu gübreler kullanılarak telafi edilmelidir.
Diamonyum fosfat nisbi nemin düşük olduğu yerlerde, iyi bir depoda senelerce topaklaşmadan muhafaza edilebilir. Nisbi nemin % 80’in üzerinde günlerce devam edebildiği bol yağışlı yerlerde üst üste 8-10 çuvaldan fazla konmamak ve depoyu havalandırmak suretiyle gübrenin topaklaşması azaltılabilir.
Diamonyum fosfatın 100 kilosunda yaklaşık 66 kilo saf bitki besin maddesi vardır. Bu sebeple de diğer gübrelere kıyasla bu gübre nakliye, depolama ve işçilikte büyük tasarruf sağlamaktadır.
2.2.2.2. DİĞER KOMPOZE GÜBRELER
Üçlü veya ikili değişik kombinasyonlarda bir çok kompoze gübre üretilmektedir. Bunlardan 20-20-0 terkibindeki kompoze gübrenin 100 kilosunda, 20 kilo saf azot, 20 kilo saf fosfor var; potasyum ise yok demektir. Gri-kahverengi granüller halindedir. Uygun şartlarda uzun süre saklanabilir ve her türlü toprakta kullanılabilir.
Kompoze Gübre
Resim 2.8. Kompoze Gübre
15-15-15 şeklindeki kompoze gübrede azot, fosfor ve potasyum gibi temel bitki besin maddeleri vardır. Bu gübrenin 100 kilogramında 15 kilo saf azot, 15 kilo fosfor, 15 kilo potasyum vardır.
Ayrıca kompoze gübreler içerisine çeşitli mikro besin elementleri de ilave edilmektedir.

REFERANS:http://www.tarimkutuphanesi.com/GUBRELERIN_SINIFLANDIRILMASI_00276.html

0 yorum:

BİBERDE KÜLLEME HASTALIĞI

Gönderen Unknown


Leveillula taurica Külleme Hastaligi

Hastalık etmeninin genel özellikleri:
Leveillula taurica (Lev) Arn (aseksüel devresi: Oidopsis taurica) obligat (gelismesi için canli dokulara ihtiyaç duymasi) bir hastalik etmendir ve biberlerde külleme hastaligina neden olurlar. Kabakgillerde külleme hastaligi etmeni, Sphaerotheca fuliginea ve domateslerde külleme hastaligi etmeni Oidium lycopersicum' dan oldukça farkli bir fungal etmendir. Her iki fungal etmen yapraklarin her iki yüzeyi üzerinde gelismekte ve besinleri absorbe edebilmek için epiderma hücreleri içerisinde haustriumlarini (emeç) meydana getirirler. Her iki fungus her iki yüzey üzerinde de sporlarini olusturmaktadir. Tam tersi durumda ise, Leveillula taurica sporlarini olusturuncaya kadar yapragin içerisinde gelismekte ve gelisme durumu Alternaria ve diger yaprak patojenlerine benzerdir. Ayrica Leveillula taurica sadece yapraklarin alt tarafinda spor üretmektedir. Bu patojen domates, patlican ve biber gibi bitkilerde dahil olmak üzere 74 familyadan 1000' in üzerinde bitkiyi enfekte ettigi bildirilmektedir. Fungusun gelisme ortami çogunlukla sicak (kuru ya da nemli) iklimlerdir, bazen serin iklimlerde de ortaya çiktigi görülmektedir. Hastalik etmenine karsi dayanikli çesit mevcut degil, fakat bazi chili (cin)biberlerinin sivri biberler göre daha az hastalandigi bildirilmektedir. 

Hastalık Etmeninin Belirtileri (Simptomları):
Hastalik belirtisini biberlerde belirlemek zor olamakla birlikte, hastaligin ilk belirtileri yapraklarin alt yüzeyinde küçük beyaz ile açik gri renkli görünümdeki lekelerdir. Bunlar özellikle enfeksiyondan sonra alt yapraklarda görülmeye baslar. Fungus aseksüel olan üreme organlarini bitkilerin stoma açiklarindan disari çikarmaya baslar ve bunlar bitkilerde beyaz tozlu bir görünüm saglar. Yapraklarin alt yüzeyinde bunlari görmek mümkün ve bu tozlu görünüm zamanla kahverengiye dönmektedir. Yapraklarin üst yüzeyinde ise daginik sari leker olusur. Etkilenmis yapraklar bakteriyel leke hastaliginda oldugu gibi dökülmeye meyillidirler. Ayrica enfektelenmis yapraklar da kivrilmalar meydana gelebilir. Hastalik etmeni meyveleri de etkileyebilir, meyvelerde küçülme olabilir. 

 

 
Mücadelesi 
Kültürel mücadele
1. Genel olarak bitkilerin iyi yetistrilmesi.
2. Dayanikli kültivarlarin yetistirilmesi.
3. Hastalik etmenine karsi yurt disinda biyolojik mücadelede tavsiye ediliyor, AQ10 biofungicide (bir fungal hyperparazit, Ampelomyces quisqualis).

REFERANS:
http://bitkisagligi.net/Biber/ozellik.asp?patlatin=Leveillula%20taurica

0 yorum:

1 Ocak 2013 Salı

DOMATES ANTRAKNOZ HASTALIĞI

Gönderen Unknown

 


Colletotrichum spp. Hastalık Etmenleri
Antraknoz Hastalığı

Etmenin genel özellikleri : 
- Colletotrichum coccodes (Wallr.) S.J. Hughes (Pers.) Grove,
- C. dematium,
- C. gloeosporioides (Penz.) Penz. & Sacc. in Penz. (eşeyli dönemi: Glomerella cingulata (Stoneman) Spauld. & H. Schrenk) hastalık etmenleri domates de antraknoz hastalığına neden olur. C. coccodes en yaygın olan hastalık etmendir. Fungus kışı bitki artıkları üzerinde mikrosklerot olarak geçirir. Mikrosklerotlar toprakda uzun süre canlılığını korur ve nemli koşullarda konidi sporlarını üreterek enfeksiyonlarını yapar. 20 and 30 °C sıcaklık ve serbest su hastalığın yayılması için uygun koşullardır. Lezyonlar üzerinde oluşan sporlar yağmur ve rüzgar ile bitkilere taşınabilir ve yaralanan bitkilerden giriş yaparlar.

Domateste Belirtileri:
Yaprak: Yapraklar infektelendiğinde, genelde sarı renkli hale tarafından kuşatılan küçük, yuvarlak ve koyu ölü dokular şeklinde görülmekte. Yaşlı yapraklar hastalık etmeninden daha fazla etkilenmektedir.
Meyve: Meyvedeki lekeler ana belirti olup, yaprak, gövde ve kökleride etkileyebilir. Meyveler yeşil ve küçükken infektelenmekte, fakat olgunlaşıncaya kadar hiç bir leke göstermezler. Olgunlaşmaya yaklaşınca meyveler bu etmene karşı daha hassas olurlar. İnfekteli meyveler küçük, çökük ve yuvarlak lekeler şeklindedir. Lekeler bir kaç cm' ye kadar ve konsantrik ve daha konkav olabilir. Merkezi genelde güneş yanığı şeklindedir ve küçük koyu noktalar şeklinde mikrosklerotlara sahip olabilir. Lezyonun etrafındaki doku daha açık renklidir. Sıcak havalarda lekeler meyve içine doğru gelişir ve meyveyi değersiz kılmaktadır. Fungus yeşil ve kırmızı meyveleri etkileyebilir, fakat yeşil meyveler etkilendiğinde olgunlaşıncaya kadar belirtiyi göstermez.Olgun meyvelerde ise infeksiyondan sonra belirtiler 5-6 gün içerisinde belli olmaktadır.



Kök: Kök enfeksiyonları meyveler olgunlaşırken belli olmaya başlar ve bu durum genelde seralarda görülür. Hastalık köklerde kahverengi lekeler şeklinde görülür ve çürüken üzerinde mikrosklerotları görülür. Kök zararından dolayı hastalıklı bitkiler topraktan kolaylıkla çekilebilir.

Mücadelesi:
Kültürel Mücadele:
1. En az bir yıl ürün rotasyonu ve devamlı üretim alanlarından konukçusu bitkilerinin uzaklaştırılmalı.
2. Aşırı sulamadan ve bitkileri yaralamadan kaçınılmalı.
3. Özellikle malç kullanılmalı.
4. İnfekteli meyveler uzaklaştırılmalı ve yok edilmeli.
5. Seralarda patojenden ari toprak kullanılmalı ve kök yaralanmalarından kaçınılmalı.
6. Temiz tohum kullanmalı.
7. Dayanıklı çeşitler terçih edilmeli.

0 yorum: